GEÇİŞ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
11 ve 12. yüzyıllarda Türk Edebiyatında bir geçiş dönemi yaşanmıştır. Arap ve Fars edebiyatından etkilenen edebiyatımız yeni biçim ve içeriklerle zenginleşmiştir. İslamiyet’ten Önceki Türk Edebiyatından Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatına geçişte bir köprü vazifesi üstlenen bu döneme edebiyatımızda “Geçiş Dönemi” adı verilir. İslami dönemin ilk dil ve edebiyat ürünleri “Geçiş Döneminde” oluşturulmuştur.
Geçiş Döneminin Genel Özellikleri:
1. İslamiyet öncesi dönemdeki kültür ile İslamiyet sonrası kültür iç içe yaşanmıştır.
2. Bu dönem ürünlerinde insanları hırs, kin, bencillik gibi kötü sıfatlardan arındırma ve onlara doğruluk, sabır, cömertlik gibi güzel davranışlar kazandırmak amaçlanmıştır.
3. Eserler halkın anlayabileceği bir dille kaleme alınmıştır.
4. Bu dönemde Arap ve Fars edebiyatlarından alınan yeni nazım şekilleri ve türler kullanılmaya başlanmıştır.
5. Milli nazım birimimiz olan dörtlük bu dönemde daha az kullanılmış dörtlük yerine beyit yaygınlaşmıştır.
6. Bu dönemde yazılan şiirlerde hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsü de kullanılmaya başlanmıştır.
7. Eserlerde kullanılan Türkçe yavaş yavaş Arapça ve Farsçanın etkisi altına girmiştir.
8. Bu dönem ürünlerinde Uygur alfabesinin yanında Arap alfabesi de kullanılmaya başlanmıştır.
9. Bu dönem eserleri genellikle öğretici bir tarzda yazılmıştır.
İSLAMİ DÖNEMİN İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ (GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ)
1) KUTADGU BİLİG(1069)
*İslami dönemin ilk ürünüdür.
*Yusuf Has Hacip tarafından 1069 yılında, Hakaniye lehçesiyle(Karahanlı Türkçesi) kaleme alınmıştır.
*Eser Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
*“Mutluluk Bilgisi” , “Mutluluk Veren Bilgi” anlamına gelir.
*Eser iki dünyada da mutlu olmanın yollarını göstermek amacıyla yazılmıştır.
*Alegorik(sembolize) bir anlatıma sahiptir:
Hükümdar Kün Togdı: adaleti,
Vezir Ay Toldı: mutluluğu(saadeti),
Vezirin oğlu Ögdülmiş: aklı(zekayı),
Vezirin kardeşi Odgurmuş ise akıbeti(son, ahiret) temsil etmektedir.
*6645 beyitten oluşan eser Türk edebiyatının ilk mesnevisidir.
*Türk edebiyatında aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eserdir.
*Türk edebiyatının ilk siyasetnamesidir. (Devlet yönetimi hakkında öğüt verici tarzda yazılmış bir siyasetname)
*Didaktik(eğitici, öğretici) bir tarzda kaleme alınmıştır.
Yusuf Has Hacip (1019–1077): Balasagunlu Yusuf olarak da tanınan Yusuf Has Hacip, 1019 yılında Karahanlılar döneminin önemli merkezlerinden olan Balasagun’da dünyaya gelmiştir. Balasagun’un soylu ailelerinden birine mensup olan şairimiz iyi bir eğitim almış, Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir. Daha sonra Karahanlıların merkezi Kaşgar’a gelmiş ve burada Kutadgu Bilig adlı eserini kaleme alarak 1069 yılında dönemin hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a takdim etmiştir. Eserinin beğenilmesi üzerine bir çeşit devlet başdanışmanlığı(baş sekreterliği) olan “Has Hacip” unvanını almıştır. Ömrünün kalan kısmını devlet hizmetinde geçiren Yusuf Has Hacip halk arasında da saygın bir yer edinmiş ve 1077 yılında Kaşgar’da vefat etmiştir.
2) DİVANÜ LÜGATİ’T- TÜRK (1072–1077)
*Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1077 yılları arasında yazılmıştır.
*Eser Abbasi Halifesi Ebül Kasım Abdullah’a sunulmuştur.
*Eser Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu kanıtlamak amacıyla Arapça olarak yazılmıştır.
*Divanü Lügati’t- Türk; “Türk Dilinin Sözlüğü” , “Türk Dilinin Divanı” anlamlarına gelir.
*Türkçenin ilk sözlüğü olan Divanü Lügati’t- Türk’te 7500 civarında sözcüğün Arapça karşılığı yer almaktadır.
*Eser aynı zamanda bir derleme eseridir. Kaşgarlı Mahmut sözcüklerin nasıl kullanıldığını göstermek ve anlamlarını açıklamak için Orta Asya’da yaşayan Türk boylarını dolaşarak destan, sagu, koşuk ve savlardan örnekler vermiştir.
* “Divanü Lügati’t- Türk” aynı zamanda Türkçe üzerine yazılmış ilk dilbilim kitabıdır.
* Divanü Lügati’t- Türk yazıldığı dönemde (11.yy) Türk topluluklarının gelenekleri, inanışları, yaşayışları konusunda bilgiler veren bir başvuru kaynağı özelliği de taşımaktadır.
*Eserde Türklerin yaşadığı coğrafyaları gösteren bir de harita bulunmaktadır. Bu harita Türk dünyasıyla ilgili yayınlanan ilk harita olma özelliğini taşır.
*Eserin asıl nüshası günümüze kadar ulaşmamıştır. Günümüze ulaşan tek nüsha 13.yy.da Şamlı Mehmet tarafından kopya edilmiş ve şu an Millet kütüphanesinde bulunmaktadır.
Kaşgarlı Mahmut (1008–1105): 1008 yılında Kaşgar’da doğan Kaşgarlı Mahmut, Karahanlıların hükümdar soyundan gelmiş ve iyi eğitim almıştır. Tahsil hayatın tamamladıktan sonra Orta Asya’yı dolaşmak suretiyle ve “Türk Dili”ni ve “Türk Kültürü”nü ayrıntılı olarak incelemiştir. Bu araştırmaları sonucunda 1072–1077 yılları arasında “Divanü Lügati’t- Türk” adlı eserini oluşturmuş ve Abbasi halifelerinden olan Ebül Kasım Abdullah’ sunmuştur. Ayrıca Türkçenin garamer yapısıyla ilgili yazdığı günümüze kadar ulaşmayan “Kitab-ı Cevahirü’n- Nahvi Lügati’t Türk” adlı bir eseri daha vardır.
Not: 2008 yılı Kaşgarlı Mahmut’un 1000’inci doğum yıldönümü olması münasebetiyle UNESCO tarafından “Kaşgarlı Mahmut Yılı” olarak ilan edilmiştir.
3) DİVAN-I HİKMET
*Divan-ı Hikmet; Hoca Ahmet Yesevi’nin tasavvuf felsefesini yaymak amacıyla söylediği ve hikmet adını verdiği şiirlerinin toplandığı eserdir.
*Divan-ı Hikmet oluşturulduğu dönemde değil ilk olarak 17.yy.da yazıya geçirilmiştir. Hikmet tarzı şiir yazma geleneği onun müridleri tarafından da devam ettirildiği için Divan-ı Hikmet’in içindeki tüm hikmetler Ahmet Yesevi’ye aittir diyemeyiz.
*Hikmetler genellikle 4+4+4=12’li hece ölçüsüyle, dörtlükler halinde yazılmıştır. Fakat az da olsa aruzla, gazel tarzında yazılmış hikmetler de bulunmaktadır.
*Divan-ı Hikmet tasavvufi şiir geleneğinin temellerinin atıldığı ilk eserimizdir.
*Ahmet Yesevi hikmetlerini didaktik bir tarzda ve sade bir dille oluşturmuştur.
*Hikmetlerde Hz. Muhammed’in hayatı, mucizeleri, Allah’a ulaşma yolları, Yesevilik tarikatının temel ilkeleri ve tasavvuf anlayışı dile getirilmiştir.
Hoca Ahmet Yesevi (1093–1166): Ahmet Yesevi Batı Türkistan’ın Sayram kasabasında doğmuş, babasının ölümü üzerine Yesi şehrine yerleşmiştir. İlk eğitimini Yesi’de Aslan Baba’dan alan Ahmet Yesevi, eğitimini tamamlamak üzere Buhara’ya gitmiş ve Şeyh Yusuf Hemadani’nin talebesi olmuştur. Arapça, Farsça ve İslam bilimleri öğrenmiştir. Hocası Hemedani’nin ölümü üzerine tekrar Yesi’ye dönmüş ve burada bir dergah kurmuştur. Hoca Ahmet Yesevi hayatının tamamına yakınında kendisiyle birlikte filizlenen Türk Tasavvuf anlayışını yaymak için uğraşmış ve “İlk Türk Mutasavvıfı” unvanını almıştır. Türk Tasavvuf anlayışının kurucusu olan Ahmet Yesevi 1166’da Yesi’de vefat etmiştir. Türbesi Yesi şehrinde bulunmaktadır.
4) ATABATÜ’L- HAKAYIK
* Eser, Edip Ahmet Yükneki tarafından 12. yüzyılın başlarında yazılmıştır.
* “Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelen Atabetü’l- Hakayık Sipehsalar Mehmet Bey’e sunulmuştur.
* Aruz ölçüsüyle yazılan eser 46 beyit ve 101 dörtlükten oluşmuştur.
* Hakaniye lehçesiyle yazılan Atabetü’l- Hakayık, İslamiyet öncesi Türk şiiriyle İslamiyet sonrası Türk şiirinin sentezi durumundadır.
* Edip Ahmet Yükneki dini ve ahlaki konuları didaktik bir tarzda ele almıştır.
*Eser erdemli ve mutlu bir insan olmanın yollarını göstermek ve İslamiyet’i sevdirerek benimsetmek amacıyla yazılmıştır.
Edip Ahmet Yükneki (11.yy’ın sonu – 12.yy’ın ilk yarısı): 11. yüzyılın sonu ve 12. yüzyılın ilk yarısında Semerkant’ın Yüknek beldesinde yaşayan Edip Ahmet Yükneki’nin hayatı hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. Hayatı daha çok menkıbelere(dini hikayelere) dayandırılmaktadır. Doğuştan gözleri görmeyen şairimiz Arapça ve Farsçanın yanında İslami bilimleri de öğrenmiştir. Atabetü’l- Hakayık’ı yazdıktan sonra ün kazanmıştır.