Gazel
- Sözlük anlamı “kadınlarla âşıkane sohbet etmek”tir. Aşk, sevgi, güzellik ve içki konularını işleyen şiirlerdir. Lirik bir nazım biçimidir.
- Divan şiirinde en çok kullanılan nazım şeklidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegazzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir
- Gazeller konularına göre çeşitli adlar alırlar: âşıkâne (aşk ve aşktan duyulan acı, mutluluk; Fuzulî), rindâne (Hayata boş verme, içki, haytan zevk alma: Bâkî), şûhâne (Kadınların ön plana alınması; Nedim), hikemî/hâkimâne (öğretici; Nâbî)
- Gazeller aa xa xa …şeklinde kafiyelenir.
- Beyitlerle yazılır. Beyit sayısı 5-15 arasındadır. (genellikle tek sayılar tercih edilir)
- Gazelde bütün beyitler aynı konuyu işliyorsa bu tür gazellere “yek-ahenk” denir; bütün beyitler aynı söyleyiş güzelliğindeyse bu tür gazeller de “yek-avaz” adını alır.
- İlk beytine “matla” (doğuş yeri, başlangıç) denir. Son beytine “makta” (kesme yeri, sonuç) denir.
- İlk beyitten sonraki beyite “hüsn-i matla”, Son beyitten öncekine beyte ise “hüsn-i makta” denir.
Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da hüsn-i maktada söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla “mahlas beyti” ya da “mahlashane” olarak anılır. Gazelin en güzel beyti ise “beytü’l-gazel” ya da “şah beyit” adıyla anılır - Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Gazelleri makamla okuyan kişilere “gazelhan” adı verilir.
- Matla’dan sonra gelen beyitlerin ilk ve ikinci mısra’ ortalarının ilk mısra’ın sonu ile kafiyelendiği gazellere Musammat Gazel , bunların mısra’ ortalarındaki kafiyelerine de İç Kafiye denir.
- Konu bakımından Halk edebiyatındaki “koşma” ile benzerlik gösterir.
- Önemli Temsilcileri: Fuzuli, Baki, Nedim, Necati, Taşlıcalı Yahya, Naili, Ahmedî, Şeyh Galip…
GAZEL | Günümüz Diline Aktarısı |
Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var Âşık-ı sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var | Bende Mecnun’dan daha çok âşıklık yeteneği vardır. Sevgide, sadakat gösteren âşık benim. Mecnun’un ancak adı var. |
N’ola kan tökmekde mâhir olsa çeşmüm merdümi Nutfe-i Kâbildür ü gamzen kimi üstâdı var | Gözbebeğimin kan dökmekte usta olduğuna şaşılmaz. O kabiliyetli bir tohumdur ve gamzen gibi bir üstadı vardır. |
Kıl tefâhur kim senün hem var men tek âşıkunLeyli’nün Mecnûn’ı Şîrîn’’ün eger Ferhâd’ı var | Eğer Leylâ’nın Mecnun’u Şirin’in Ferhad’ı varsa, senin de benim gibi âşığın olduğu için övünmelisin. |
Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle Derde yoh sabrı anun her lahza min feryâdı var | Ey gül! Ben temkinli, sabırlı bir insanım, beni bülbüle benzetme. Onun benim gibi derde sabrı yok, her lâhza bin feryadı vardır. |
Eyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var | Halim öyle kötü ki, devrin zulmünden dolayı kimin gönlü mahzun olsa, benim halimi görünce neşelenir (kendi haline şükrederek sevinir). |
Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var | Ey gönlümün kuşu! Aşk gögünde gafil uçarak gezme. Çünkü bu sahranın (aşk sahrası) yollarında çok avcısı vardır. |
Ey Fuzûlî ışk men’in kılma nâsihden kabûl Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var | Ey Fuzulî! Nasihatçının aşkı engellemesini kabul etme. Onun nasihatı aklın tedbiridir, bir temeli var sanma. |
FUZULİ
Fâ’ i lâ tün / Fâ’ i lâ tün / Fâ’ i lâ tün / Fâ’ i lün
— . — — / — . — — / — . — — / — . — /
GAZEL | GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ |
Hattum hisâbın bil didün gavgâlara saldun beni Zülfüm hayâlin kıl didün sevdâlara saldun beni | (Ey sevgili) bana yüzümdeki ayva tüylerinin hesabını bil dedin, beni türlü türlü kavgalara saldın. Saçlarımı hayal ettin dedin, beni sevdalara daldırdın. |
Geh âb-veş giryân idüp geh bâd-veş püyân idüp Mecnûn-ı ser-gerdân idüp sahrâlara saldun beni | Bazen nisan bulutu gibi bazen (hazan) rüzgârı gibi (sağa sola) koşuşturarak aşkından deliye dönmüş Mecnun gibi beni çöllere düşürdün. |
Vaslum dilersin çün didün lutf idüben olsun didün Yarın didün bir gün didün ferdâlara saldun beni | Çünkü kavuşmayı dilersin dedin, sana iyilikte bulunayım dedin. Yarın bir gün diyerek beni oyalayıp kavuşma ümidimi kıyamete bıraktın. |
Yûsuf gibi ‘ izzetde sen Ya’ kûb-veş mihnetde ben Dil sâkin-i Beytü’l-hazen tenhâlara saldun beni | Hz. Yusuf gibisin, (etrafındakiler) sana kıymet veriyor ve ben ise Hz Yakup gibiyim, (senin ayrılığından dolayı) sıkıntılı haldeyim. Hüzün evinin sakini olan gönlümü ve beni, bir başıma tenhalarda yalnız bıraktın. |
Bâkî-sıfat virdün elem itdün gözüm yaşını yem Kıldun garîk-i bahr-i gam deryâlara saldun beni | Bana, baki (ebedi anlamına gelen) bir isim verdin. Gözümün yaşını adeta bir yem gibi kullanarak beni gam denizinde boğmak için deryalara attın. |
Mefûlü/Fâ îâtü/Mefâîlû/ Fâîlün |