Temâşâ-yı Leyâl
Halid Ziya Beye - Gel bu akşam da ser-be-ser güzelim, Levha-ı kâinatı seyredelim: Gölge, hep gölge, her taraf gölge. Gölgelerle bütün zemîn mestûr; Âsuman yalınızca nîm-manzur. Görülen başlıyor görülmemeğe; Bir dumandan kefenle cism-i cihan. Kalıyor ka’r-ı leyl içinde nihan... Şimdi her gûşe ebkem ü câmid. Ne ağaçlarda zemzemât-ı riyâh, Ne hadâyıkta ihtizâz-ı cenah... Her taraf hufte, her taraf râkid; Sanki engüşt ber-dehan, melekût Bütün eşyaya der: Sükût, sükût! Bu hıyaban-ı târ u nâimde Camlar üstünde resmeder ancak Dest-i şeb şuleden bir zanbak... Gelir ancak bu bağ-ı muzlimde Gelir enfas-ı zâr uzaklardan, Tâ uzaklardaki dudaklardan... Bu temâşâya karşı göz yorulur; Hisseder, seyredenlerin nazarı En kavî dalda bir elem tavrı! Her şey artık bu dem tanınmaz olur, Rûy-ı eşyaya gölgeler, sisler Bir tecahül nikabı ferş eyler... Gecenin tûde-i buharından Süzülür bir sükût-ı tenhayî Doldurur hep hayat-ı eşyayı. Seyreder bir bulut kenarından Bir hilâlin nigâh-ı tannâzı Kalb-i zulmette titreyen râzı. Âh, bak sevgilim bu zulmette Ne kadar cüssesiz kalır insan. Bizi gûyâ ezer bu leyl-i giran. Bu karanlık leyâl-i kasvette Öyle hisseyleriz ki gûyâ biz Ebediyyetle rû-be-rû geliriz. Bu zalâm-ı hamûş içinde hayal -Mütekallis, melûl u zucret-ver,- Varlığından da iştibâh eyler. Bu rükûdet, bu samt u cevf-i leyâl Ruhu bir sekte-i tereddütle; Habseder bir azâb-ı seyyâle, Sevgilim, gölge, her taraf gölge; Sana da düştü reng-i ye’si şebin. Gölgelendi senin de reng-i lebin; Sen bile başladın görülmemeğe. Cenap Şahabettin