ŞEYHÎ
Mesnevi (Harnâme) | Günümüz Türkçesiyle |
1. Bir eşek var idi zaîf ü nizâr Yük elinden katı şikeste vü zâr | Yük çekmekten beli bükülmüş, inlemekte olan zayıf bir eşek vardı. |
2. Gâh odunda vü gâh suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi | Bazen odun, bazen de su çekerdi. Gece ve gündüz eziyet ve sıkıntıda idi. |
3. Ol kadar çeker idi yükler ağır Ki teninde tü komamıştı yağır | O kadar ağır yükler taşırdı ki yaralar teninde tüy bırakmamıştı. |
4. Arkasından alınca palanı Sanki it artığıydı kalanı | Sırtındaki semeri alınınca sanki kalanı köpek artığıydı. |
5. Bir gün ıssı eder himâyet ona Yani kim gösterir inâyet ona | Bir gün sahibi onu gözetti, yani iyilik etti. |
6. Aldı palanını vü saldı ota Otlayarak biraz yürüdü öte | Sırtındaki semeri aldı ve çayıra saldı. Eşek otlaya otlaya biraz öteye yürüdü. |
7. Gördü otlakta yürür öküzler Odlu gözler ü gerlü göğüzler | Otlakta yürüyen öküzleri gördü. Gözleri ateş gibiydi, göğüsleri dolgundu. |
8. Boynuzu bazısının ay gibi Kiminin halka halka yay gibi | Bazılarının boynuzu ay gibi, bazısının da halka halka yay gibiydi. |
9. Hâr-ı miskîn eder iken seyrân Kaldı görüp sığırları hayrân | Zavallı eşek çayırda dolaşırken bu sığırları görüp hayran kalıp imrendi. |
10. Ne yular derdi ne gam-ı palan Ne yük altında haste vü nâlân | Ne yular derdi vardı ne de palan eziyeti. Hatta yük altında hasta olup inlemek de yoktu. |
11. Acebe kalır ü tefekkür eder Kendi ahvâlini tasavvur eder | Şaşar ve düşünceye dalar, kendi durumu gözünün önüne gelir. |
12. Bunların başında tâc neden Bize bu fakr u ihtiyâc neden | Bunların başındaki taç neden, bizim bu yoksulluğumuz ve ihtiyacımız neden? |
13. Didi bu müşkilimizi itmez hâl Meğer ol bir falan har-ı a’kal | Bu problemimizi ancak çok akıllı falan eşek çözer, dedi. |
14. Ol ulu katına bu miskîn har Vardı yüz sürdü didi ey server | O yüce eşeğin huzuruna bu miskin eşek vardı, yere yüz sürdü ve dedi ki, ey önderimiz: |
15. Sen eşekler içinde kâmilsin Âkil ü şeyh ü ehl ü fâzılsın | Sen eşeklerin içinde çok olgun, akıllı, bilge, işini bilen ve erdemli birisisin. |
16. Bugün otlakta gördüm öküzler Gerüben yürür idi göğüzler | Bugün otlakta öküzler gördüm. Göğüslerini gererek yürüyorlardı. |
17. Her birisi semiz ü kuvvetli İçi vü taşı yağlı ve etli | Her birisi semiz ve kuvvetli, içi dışı yağlı, etli ve gürbüz. |
18. Niçin oldu bulara erzânî Bize bildir şu tâc-ı sultânî | Niçin bunlara lâyık görüldü şu sultan tacı (boynuz), bize söyle. |
19. Yok mudur gökte bizim yıldızımız Ki olmadı yeryüzünde boynuzumuz | Bizim gökte talih yıldızımız yok mudur ki, yeryüzünde boynuzumuz olmadı. |
20. Bâr-keşlikte çün biziz fâik Boynuza niçin olmadık lâyık | Yük çekmekte madem biz onlardan üstünüz, boynuza niye lâyık görülmedik? |
21. Böyle verdi cevâb pîr eşek Ki ey belâ bendine esîr eşek | Bilge eşek şöyle cevap verdi: Ey belâ bağına tutsak eşek! |
22. Bu işin aslına işit illet Anla aklında yok ise kıllet | İyi dinle de bu işin sebebini anla, tabii eğer aklında noksanlık yoksa. |
23. Ki öküzü yaradıcak Hallâk Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk | Yaratıcı (Yüce Allah) öküzü yarattığında, her canlının rızkını veren O, öküzü insanlara rızık vasıtası kıldı. |
24. Dün ü gün arpa buğday işlerler Onu otlayıp onu dişlerler | Gece gündüz arpa buğday işlerler, onu otlayıp dişlerler. |
25. Çü bular oldu ol azîze sebeb Verdi ol izzeti bulara Çalab | Bunlar o saygın nimetin (ekmeğin) meydana gelmesine sebep olduklarından Tanrı o izzeti, şerefi bunlara verdi. |
26. Tâc-ı devlet konuldu başlarına Et ü yağ doldu iç ü taşlarına | Saadet tacı başlarına konuldu, içleri dışları et ve yağ ile doldu. |
27. Döndü yüz derd ile zaîf eşek Zâr u dil-haste vü nahîf eşek | Zayıf eşek; inleyen, gönlü hasta, sıska eşek, yüz dert ile döndü. |
28. Dedi sehl ola bu işin aslı Çünkü şerh oldu bâb u faslı | Bu işin aslı kolaydır, diye düşündü, çünkü her konu açıklığa kavuşmuştu. |
29. Varayın ben de buğday işleyeyin Onda yaylayıp onda kışlayayın | Gideyim ben de buğday işleyeyim, bütün vaktimi onunla geçireyim. |
30. Gezerek gördü bir göğermiş ekin Sanki tutardı ol ekin ile kîn | Gezerken yeşermiş bir ekin gördü. Sanki o ekin ile düşmanlığı vardı. |
31. Aşk ile değdi girdi işlemeğe Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe | Aşk ile gitti ve işlemeye girişti; çiğnedi, dişledi… |
32. Yiyerek doydu karnı çağnadı Yuvalandı vü biraz ağnadı | Yiyerek karnı doydu, sesler çıkardı, yerlerde yuvarlandı, debelendi. |
33. Başladı ırlayıp çığırmağa Anıp ağır yükün ağırmağa | Başladı bağırıp şarkı söylemeye, taşıdığı ağır yükleri hatırlayıp anırmaya. |
34. Çıkarır har çün enkerü’l-asvât Ekin ıssına arz olur arasât | Tabii, eşek seslerin en çirkinini çıkardığı için hadise ekin sahibine belli olur. |
35. Ağaç elinde azm-i râh etti Tarlasını göricek âh etti | Elinde sopa yola koyuldu (hemen seğirtti), tarlasının hâlini görünce âh etti. |
36. Yüreği sovumadı söğmek ile Ulumadı eşeği döğmek ile | Yüreğinin ateşi sövmek ile sönmedi. Eşeği dövmek ile yetinmedi. |
37. Bıçağın çekti kodu ayruğını Kesti kulağını vü kuyruğını | Bıçağını çekti, başka tarafını bıraktı, kulağını ve kuyruğunu kesti. |
38. Kaçar eşek acıyarak cânı Dökülüp yaşı yerine kanı | Eşek canı acıyarak, gözyaşı yerine kan dökerek kaçar. (Şöyle der:) |
39. Bâtıl isteyi haktan ayrıldım Boynuz umdum kulaktan ayrıldım | Yanlışı isteyerek doğrudan ayrıldım. Boynuz umdum, kulaktan oldum. |