1923-1940 Arası Dönem
Bu dönemde Cumhuriyet heyecanı işlenmiştir. Eserlerde “halka doğru” ilkesi temel alınmıştır.
Millî Edebiyat Dönemi sanatçılarımız Cumhuriyet’in ilanından Cumhuriyet Dönemine dâhil olmuş, bu doğrultuda eserler vermeye başlamıştır.
Millî Edebiyat Döneminde ürün veren birçok yazar Cumhuriyet Dönemi’nde olgunluk dönemini yaşamıştır.
Bu dönemde pek çok sanatçı eserlerinde toplumsal konuları, Cumhuriyet değerlerini, Atatürk ilkelerini, ele almışlardır. Bazı sanatçıların ise bireyin iç dünyasını yöneldiği görülmektedir.
Dönemin öykülerinde elde edilen zaferin, yeni kurulan ülkenin, kurumların, modernleşmenin coşkusu hâkimdir.
Bu dönemde realizm akımı benimsenmiş, gözleme dayalı gerçekçilik ön planda tutulmuştur.
Sanatçılar arasında olay çevresinde gelişen hikâye türü hâkimken Sait Faik Abasıyanık ile birlikte serim, düğüm ve çözüm bölümleri belirgin olmayan durum hikâyeleri de yazılmaya başlanmıştır.
1930’larda Vakit gazetesi etrafında toplanmış bir grup genç yazar: Sadri Ertem, Kenan Hulusi, Bekir Sıtkı, Refik Ahmet ve Mehmet Asım… Halkçılığı ve köylüyü merkez alan hikayeler yazar.
Dünyada da hızla yayılan “köy” akımına katılan yazarlarımız daha önce köy hayatı görmedikleri için eserleri gerçekliği yakalayamamış ve okuyucuya da yansıtamamıştır. 1950’lerde Sebahattin Ali gibi köy hayatını yakından tanımış sanatçılar tarafından yazılan eserler popülerliğe ulaşabilmişlerdir.
1923-1940 yılları arasında öykü kitaplarını yayımlayan yazarlar:
Reşat Nuri Güntekin, Fahri Celalettin Göktulga, Ercüment Ekrem Talu, Nahit Sırrı Örik, Sadri Ertem, Sabahattin Ali, Bekir Sıtkı Kunt, Kenan Hulusi Koray, Sait Faik Abasıyanık, Osman Cemal Kaygılı, Mahmut Yesari, Ahmet Naim
Reşat Nuri Güntekin
Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonrasında başlamıştır.
Öykülerinde daha çok evlilik, kadınların durumu, modern yaşayışın yanlış anlaşılması, dinin kötüye kullanılması, çocukların ve gençlerin eğitimi, geçim sıkıntısı gibi konuları işlemiştir.
Öyküleri:
- Eski Ahbap (1919)
- Gençlik ve Güzellik (1919)
- Roçild Bey (1919)
- Tanrı Misafiri (1927)
- Leyla ile Mecnun (1928)
- Sönmüş Yıldızlar (1928)
- Olağan İşler (1930)
Sadri Ertem
Toplumcu roman ve hikaye yazarlarımızın ilklerindendir. 1950’den sonra gelişen toplumcu gerçekçilik anlayışına öncülük etmiştir.
Öykülerinde köylü-ağa, işçi-patron, sömüren-sömürülen ilişkilerini gözler önüne sermeye çalışmıştır.
Eserlerinde sanat kaygısı görülmez. Duygusallıktan, tasvirden ve psikolojik derinlikten uzak olduğu söylenebilir. Eserlerinde temel öge “fikir”dir.
Eserlerinde Cumhuriyet dönemini ve devrimleri benimsetmeye çalışmıştır.
I. Dünya savaşı anıları da hikayelerine konu olmuştur.
Öyküleri:
- Silindir Şapka Giyen Köylü
- Korku
- Bacayı İndir Bacayı Kaldır
- Bay Virgül
- Bir Şehrin Ruhu
Sabahattin Ali
Öykülerinde toplumsal konulu olanlar ağırlıktadır.
Öykülerinde köylüyü sistemli bir şekilde incelediği görülmektedir.
Ayrıca öykülerinde, işçilerin çalışma koşulları, işçilerin yaşadığı geçim zorlukları ve sosyal statüleri, patron-işçi ilişkileri işlenir.
Özellikle ilk öykülerinde duygusal, romantik konular geniş yer tutmaktadır.
Öykülerinde seçtiği insanlar ile toplumun iç dünyasını göstermeye çalışmıştır.
Öyküleri:
- Değirmen
- Kağnı
- Ses
- Yeni Dünya
- Sırça Köşk
Sait Faik Abasıyanık
- Semaver
- Sarnıç
- Mahalle Kahvesi
- Lüzumsuz Adam
- Havada Bulut
- Havuz Başı
- Son Kuşlar
- Alemdağ’da Var Bir Yılan
- Az Şekerli
1940-1960 Arası Dönem
Bu dönemde gözleme dayalı eserler daha çok göze çarpmaktadır. Sanatçılar Anadolu’ya yönelmeye başlamıştır. Anadolu’yu, Anadolu insanını gözlemleyerek eserlerinde anlatmaya başlamışlardır.
Bu dönemde tüm dünyadaki karamsarlık, II. Dünya Savaşı ve etkileri, içe kapanık, buhranlı insanlar oluşturmuştur. Dönem sanatçıları da bu insanları eserlerinde yansıtmış, “Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Hikâyeler” psikolojik çözümlemeler ağırlık kazanmıştır. Bireyin yalnızlığını, mutsuzluğunu, umutsuzluğunu ve toplumsal buhranı işleyen bu eserlerle “Modernist Öyküler” edebiyatımıza girmeye başlamıştır. Yine bu dönemde milli dini duyarlılık anlayışı ile eserler de verilmiştir.
Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Hikâyeler
Bireyin duygu dünyası, ruh hali ve düşünce dünyasına yönelinmiştir. Bu eserlerde dış dünya önemini kaybetmiştir. Önemli olan bireyin iç dünyasıdır. Dış dünya sadece bireyin iç dünyasını anlatmak için bir araç olarak kullanmıştır.
Bu tür hikâyelerde olay yok denecek kadar azdır. Bireyin ruh hali, iç fırtınaları psikolojik betimlemelerle anlatılmıştır.
Mekân ve zamanın önemi yoktur.
Kahramanlar, toplumdan uzaklaşmış, psikolojik sorunlar yaşayan, dış dünya ile iletişim kuramayan yalnız insanlardır.
Sanatçılar; İç çözümleme, iç monolog, bilinç akışı, ruh tahlilleri gibi teknikler sıkça kullanmışlardır.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Oktay Akbal, Samet Ağaoğlu, Sabahattin Kudret Aksakal, Ziya Osman Saba bu dönemde bireyin iç dünyasını esas alan hikâyeler yazan başlıca sanatçılarımızdır.
Tarık Buğra:
- Oğlumuz
- Yarın Diye Bir Şey Yoktur
- İki Uyku Arasında, Hikayeler
Samet Ağaoğlu:
- Strassburg Hatıraları
- Zürriyet
- Büyük Aile
- Öğretmen Gaffur
- Katırın Ölümü
- Hücredeki Adam
Oktay Akbal:
- Önce Ekmekler Bozuldu
- Berber Aynası
- Yalnızlık Bana Yasak
- Aşksız İnsanlar
Ahmet Hamdi Tanpınar:
- Abdullah Efendi’nin Rüyaları
- Yaz Yağmuru
Sabahattin Kudret Aksal:
- Gazoz Ağacı
- Yaralı Hayvan
Ziya Osman Saba:
- Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi
- Değişen İstanbul
Toplumcu Gerçekçi Hikâye
Toplumun sorunlarını anlatan bu anlayış 1923-1940 döneminde Sabahattin Ali ve Sadri Ertem ile başlamıştır. 1940 sonrasında ise Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Haldun Taner, Necati Cumalı gibi sanatçılarla devam etmiştir.
Bu tür hikâyelerde toplum sorunları, ezilen işçi kesimi, fakir köylüler, köy yaşamındaki sorunlar, toprak kavgaları, köyden kente göçün getirdiği problemler, şehirde kimliğini bulamayan köylüler gibi toplumsal konular ele alınmıştır.
Toplumcu gerçekçi anlayışı sahip yazarlar, realizm ve natüralizm akımının özelliklerini eserlerinde yansıtmışlardır.
Eserlerde kullanılan dil ve üslup kahramanların gerçek hayattaki dillerine, doğal ortamlarına uygun bir şekilde kullanılmıştır.
Kemal Tahir:
- Göl İnsanları
Samim Kocagöz:
- Sam Amca
- Telli Kavak
- Sığınak
- Ahmet’in Kuzuları
- Yolun Üstündeki Deli
- Gecenin Soluğu
- Alandaki Delikanlı
- Cihan Şoförü
Haldun Taner:
- Yaşasın Demokrasi
- Tuş
- Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu
- Ayışığında Çalışkur
- Onikiye Bir Var
- Konçinalar
- Sancho’nun Sabah Yürüyüşü
- Kızıl Saçlı Amazon
- Yalıda Sabah
Orhan Kemal:
- Ekmek Kavgası
- 72. Koğuş
- Önce Ekmek
- Sarhoşlar
- Mahalle Kavgası
Yaşar Kemal:
- Sarı Sıcak
Necati Cumalı:
- Yalnız Kadın
- Değişik Gözle
- Susuz Yaz
- Ay Büyürken Uyuyamam
- Kente İnen Kaplanlar
- Dilâ Hanım
- Yakup’un Koyunları
- Aylı Bıçak
Modernist hikaye
Modernist hikayelerde, yaşanan olayların bireyin iç dünyasına yansımaları işlenir.
Kent yaşamından bunalan, yalnızlaşan bireyin kendi iç dünyasına incelemesi konu edilir.
Modern hikayelerde estetik bir kaygı gözetilmezse.
Alegorik bir anlatım tarzı, zamanın normal akışından farklı kullanma modernist derece sıkça görülen yöntemlerdir.
Modernist hikayelerde iç konuşma ve bilinç akışı en çok kullanılan anlatım yöntemleridir.
Bilge Karasu, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Etgü, Adalet Ağaoğlu, Nezihe Meriç bu türde eser veren başlıca sanatçılarımızdır.
İç konuşma (iç monolog), kahramanların düşüncelerini kendisi ile konuşuyormuş gibi verilmesidir.
Bilinç akışı, kahramanların düşüncelerini art arda düzensiz, bazen birbiriyle alakasız mantıksız bir şekilde verilmesidir.
Normal konuşmalarda mantıksal bir bütünlük varken bilinç akışında bu mantıksallık aranmaz cümleler tek başına değerlendirilir.
Bilge Karasu:
- Uzun Sürmüş Bir Günün akşamı
- Troya’da Ölüm Vardı
- Göçmüş Kediler Bahçesi
- Kısmet Büfesi
Yusuf Atılgan:
- Bodur Minareden Öte
- Eylemci
Oğuz Atay:
Korkuyu Beklerken
Adalet Ağaoğlu:
- Yüksek Gerilim
- Sessizliğin İlk Sesi
- Hadi Gidelim
- Hayatı Savunma Biçimleri
Ferit Edgü:
- Tüm Ders Notları
- Yazmak Eylemi
- Şimdi Saat Kaç?
- Yeni Ders Notları
- Seyir Sözcükleri
- Devam
- Sözlü/ Yazılı
- İnsanlık Halleri
Nezihe Meriç:
- Bozbulanık
- Topal Koşma
- Menekşeli Bilinç
- Dumanaltı
- Bir Kara Derin Kuyu
- Yandırma
- Gülün İçinde Bülbül Sesi Var
Cumhuriyet Dönemi’nde Hikaye Etkinlik Sayfası
Ayrıca Bakınız Hikaye ve Hikaye Türleri