MEDDAH

Methedici (övücü), taklitler yapıp hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçıya meddah denir.

Anadolu’ya meddahlığın Arap seyyahlar tarafından getirildiği söylenir. uzun yollardan gelen bu seyyahlar ilgi ile dinlenirmiş. Memleketleri, yollarda başından geçenler veya şahit oldukları uzun uzun anlattırılır, merakla dinlenirmiş. Daha sonra Türkler tarafından bu hikaye anlatma çok sevilmiş, taklitler, güldürü unsurları da katılarak yepyeni bir tiyatro türü ortaya çıkmıştır.

Bugünkü stendap dediğimiz tek kişilik gösteri de diyabiliriz.

Meddahların çoğu, klasikleşmiş beyitlerle öykülerine başlarlar. Meddah anlatacağı öyküye geçmeden önce: “Haak dostum Haak!” diyerek çoğunlukla şu beyitle öyküye girer:

“Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet,
Dinle imdi bende-i âcizden hoş bir hikâyet.”

Günümüz Türkçesi:
“Yaşadıklarını anlattıkça meclise neşe verir.
Şimdi âciz kulundan hoş bir hikâye dinle.”

Meddah insanları, hayvanları hemen hemen her şeyi taklit ederler.

Meddahın iki aracı vardır; biri boynuna doladığı mendili, öteki de elinde tuttuğu sopasıdır. Mendille çeşitli başlıklar yapar, terini siler. Üzerine yeni bir kıyafet gibi geçirir. Sopayı da oyunu başlatmak, seyirciyi suskunluğa çağırmak, kapıyı vurmak için, gelen birinin ayak sesini çıkarmak için ya da saz, süpürge, tüfek, at yerine kullanır.

Bitişte özür diler, oyundan çıkan sonucu (kıssa) bildirir. Daha sonra anlatacağı öykünün adını ve öyküyü nerede anlatacağını söyler.

Meddah örneği izlemek için tıklayınız

Cevap bırakın