Tahir ile Zühre

Tahir ile Zühre

Bir padişahla vezirin çocukları olmamaktadır. Vezirin önerisiyle diyar diyar gezmeye karar verirler. Yolda bir dervişe rastlarlar. Derviş bir elmayı ikiye bölüp verir. Birinin bir kızı olacağını; adını Zühre koymalarını; birinin de bir oğlu olacağını adını Tahir koymalarını ve bunların birbiriyle evlenmelerini tembih eder. Sözlerine, bunları ayırmaya kalkanların dertten kurtulamayacağını ekledikten sonra sır olur. Padişahla veziri yurtlarına dönerler.

Bir zaman sonra padişahın bir kızı, vezirin de bir oğlu olur. Bunlar öyle figân ederler ki ancak yan yana gelince sesleri kesilir. İkisini bir köşke koyup birlikte büyütürler.

Büyüyünce Tahir ile Zühre birbirine sevdalanır. Aşklarını mânilerle anlatırlar.

Ne diyeceklerse birbirine "mânilerle demişler, E her mâni bir ima ise her ima da bin mana değil mi? Kâh gül, kâh karanfil, kâh sümbül üstüne mâniler dizerek diyeceklerini demişler birbirine ve o gün bu gün mâniler, kalpten kalbe giden bir yol olarak kalmış bizlere… Sözü uzatıp da günaha girmeyelim, ne diyecektim sizlere:

Bir gün bu iki sevdalı, ne yaprağı bırakmışlar, ne dalı; mâni üstüne mâniler dizmişler.

12

ALDI TAHİRALDI ZÜHRE

Benim yârim bir tane Talanım yok sözümde

Sarılmış mor mintana Sevdası var özümde

Canım kurban otsun Tek Tahir benim olsun

Senin gibi sultana Sultanlık yok gözümde

3 4

ALDI TAHİR ALDI ZÜHRE

Maşallah Zühre'm, maşallah Koncalar açıp doldu

Sen benimsin inşallah, Ne kurudu, ne soldu,

Herkesi kavuşturan, Ben seninim Tahir'im,

Bir Allah'tır, bir Allah. Bu benim ahdim oldu.

Bu sevdazedeler mânilere bürünerek gönüllerini birbirine açadursun, gelin biz haberi öteki yüzden verelim.

(Padişahın karısı kızının Tahir'le evlenmesini istemez. "Karadiken" adlı zenci köleden Tahir İle Zührevin birbirlerini sevdiklerini öğrenince büyücü "Belliboncuk"a büyü yaptırarak padiahı da yanına çeker. Padişah Zühre'yi "Billûrk6şk"ten alıp saraya kapatır.)

Tahir, Zühre'nin aşkıyla kendini dağlara vurur.

Tahir kimlerin oyununa uğradığını öğrenir gibi olup büsbütün feleğe kahrederek kendini avareliğe vermiş, dağ bayır deme-miş, kır çayır dememiş, dönüp dolaşmış, kalbi dile, aşkı tele getirmiş; Mecnûn misali:

1 2

Ah eder biter gönül, Dağ başı duman duman,

Mecnundan Seter gönül, Soktu beni bir yılan,

Zühre 'den ateş almış, Bizim gibi var m 'ola,

Dağlarda tüter gönül. Bostanı gök bozulan.

Kalbinden mâniler tutarak:

"Ah dünya gözüyle bir görebilsem!" diye yıldızlardan sormuş Zühre'yi ama hani o pırıl pırıl gökyüzü… Aylar, aymış geçmiş; bulutlar, kaymış geçmiş…

"Acep has bahçede bulur muyum onu?" diye bir akşam başını koltuğuna alıp girilmeyen bir kapıdan girmiş ki ne görsün, havuz melul mahzun, güller kan ağlıyor…

Derdi bir iken iki olmuş, iki iken üç olmuş, ah dedikçe bir ah daha çıkmış ağzından…

Ah dedim dedim tütün oldu,

El âleme ün oldu,

Ne Allah canım aldı,

Ne arzum bütün oldu.

Güvendiği dallar kırılınca girdiği kapıdan çıkmış, yine ah ü vahi yeri göğü tutarak evine dönmüş…

(Zühre, babasından yeni bir köşk yaptırmasını ister. Babası da bu isteğini yerine getirir. Kendilerini annesinin ayırdığını dadasından öğrenince kahrolur.)

Tahir bir gün bahçıvanbaşına rastlar.

Günlerden bir gün Tahir, kimi görse beğenirsiniz? Bahçıvanbaşıyı… ihtiyar onu öyle perperişan görünce yüreğinin başı sızlamış, "ilahî size edenlerin ömrü, günü tükene! diye beddua üstüne beddua ettikten sonra, şimdi Zühre'nin hangi köşkün kafes ardına çekildiğini de kulağına söylemiş. Daha durur mu Tahir! Akşamı iple çekmiş, el ayak çekildikten sonra da o köşkün etrafında dönüp dolaşmaya başlamış; derken, bir gölge belirmiş kafes arkasında: Zühre'nin mum ışığında titreyen gölgesi… Tahir, siline sürüne kafesin altına gelmiş ve dokunmuş sazın teline:

Ayrıldım gülüm senden,

Dili bülbülüm senden,

Ölüm ayırsın deken

Dirim ayrıldı senden.

Zühre kulaklarına inanamamış. Durmuş ve dinlemiş: "O! Tahir'in sesi, Tahir'in sazı" Yüreği kuş gibi çırpınmaya başlamış ve kafes ardından kafesteki kuş gibi Tahir'in sesine ses vermiş:

1 2 3

ALDI ZÜHRE ALDI TAHİR ALDI ZÜHRE

Ay doğdu düze düştü, Bülbül ah ite öter, Zeytin yaprağın dökmez

Zülüfler yüze düştü, Hasretle ömrü biter, Bu hasre sürüp gitmez

Eller çifte gezerden, Dünyanın sonu ölüm, Mektupla konuşalım

Ayrılık bize düştü. Ayrılık daha beter El ermez, eller görmez

4 5

ALDI TAHİR ALDI ZÜHRE

Al şalım, yeşil şalım, Al şalım, yeşil şalım,

Ah edip ağlaşalım, Neye mektuplaşalım,

Aramızda düşman var, Gizli gizli yerlerde,

Biz nasıl konuşalım? Baş Başa konuşalım?

Demeye kalmamış, düşman düşmanlığını yapmış. Gene o Karadiken varıp fitlemiş bunu… Padişah dönüp kapı kullarına el etmiş, onlarda gidip bağlamışlar Tahir'i kollarından ve sürüye sürüye götürmüşler saray katına. Karısının şerrine uğradığı günden beri Tahir'e diş bileyen padişah köpürüp küplere binmiş:

"A tuz, ekmek haini; şimdi senin boynunu cellâda verirdim ama o yeşilbaşlı derviş gözümün önüne geldi; ona bağışlıyorum seni, girmesine kanına girmeyeceğim ama ömrünü, gününü zindanlarda çürüteceğim. Bundan geri, Zühre'm yıldız olsa başına doğmayacak senin!" deyip demir kuşaklı pehlivanların önüne katarak Mardin Kalesi'ne yollamış onu ama bu yol Zühre'nin köşkü önünden geçiyormuş. Bir firkat gelip Tahir'e bakalım ne demiş:

Ne darağacı, ne zindan,

Gönül geçer mi yardan,

Çözü çıkası baban,

Sürdü beni bu diyardan.

Zühre korktuğuna uğrayınca ne diyeceğini bilememiş:

İnan Tahir sözüme,

Ateş düştü özüme,

Sensiz bu yalan dünya,

Zindan olur gözüme.

demiş. Daha da dizip koşacakmış ama demir kuşaklılar aman vermemiş yoksa… Son sözleri suyum akan yaşlar olmuş.

Padişah, Tahir'i Mardin Kalesi'nde zindana attırır.

Hele bir gün, bir sıra dayağına çekildikleri gün insanlığından bile utanmış… Ve o gece ne su ne ekmek… Ne uyku, ne tünek tel tel dizip destan etmiş Mardin Kalesi'ni:

1 2

Şu Mardin 'in Başı dağlar, Her tarafı sulu çamur,

Ne ot biter, ne su çağlar, Boynumuzda paslı demir,

Oturmuş 6in yiğit ağlar, Çürür gider nice ömür,

Şu Mardin 'in "Kalesi 'nde Şu Mardin 'in "Kalesi'nde.

3 4

Şu Mardin'in başı taştan, Mandalı yok ki açayım,

Yatılmıyor kara düşten, Kapısı yok ki kaçayım,

Haber alsam uçan kuştan, Mevla'm, kanat ver uçayım,

Şu Mardin'in Kalesinde Şu Mardin'in Kalesi'nde

(Tahir, zindana atılınca Zühre de köşkünü kendine zindan eder. Anası ve babasıyla konuşmaz; yalnız dadısıyla dertleşir. Aradan yedi yıl geçer. Bir gün köşkün önünden bir kervan geçer. Zühre kervandan Tahir'i sorar. Kervanın içindeki Keloğlan, Zühre'den aldığı mektubu zindandaki Tahir'e götürür. Tahir dua edince Tanrı'nın inayetiyle zindancıbaşı onu salıverir.

Tahir, babasının konağına gelir. Hasret giderdikten sonra köşkünün önüne gelerek Zühre'ye seslenir. Zühre, pencereden ip uzatarak her gece Tahir'i köşke alır. Kırk gün sonra Karadiken görür, padişaha bildirir. Padişah, adamlarını gönderir ancak Tahir hepsini öldürür, onun yanına yaklaşamazlar. Bunun üzerine padişah, Tahir'e teslim olursa düğünlerini yapacağına söz verir. Fakat Tahir teslim olunca onu bir sandığa koyup Şat Nehri'ne attırır.

Şat Nehri kenarında hüküm süren çöl beyinin üç kızı Zühre'nin arkadaşıdır. Çöl kızları, sandığın yolunu nehir kıyısında bekleyerek Tahir'i kurtarırlar. Ancak üçü de Tahir'e âşık olur. Tahir hiçbirine yüz vermez, oradan kaçar, aksakallı pirin yardımıyla memleketine gelir, görür ki Zühre ile bir padişahın düğünü kurulmuştur.)

Tahir, âşık kılığına girerek sazını omzuna atıp düğün evine varır.

Tahir, her âşık gibi iki naz bir niyazdan sonra o tarafa geçmiş ve dokunmuş sazın üç teline… "Kâh esmiş yeller gibi, kâh tozmuş yolar gibi… Sonra niyet tutmuş gelinler, kızlar… Tahir de mâni mâni kalbini okumuş onların.. Kimi bahtına gülmüş gülmüş, kimi ağlamış ve lakin gelinlik tahtında süzülüp duran Zühre, ne gülenle gülmüş ne de ağlayanla ağlamış; kendi içine öyle bir kapanmış ki kaşını kaldırıp da bakmamış bile. Onun yüzünü güldürmek için ne yapacağını şaşıran yengeler, çaresizlik içinde son çare olarak işi "müşaare" dedikleri karşılıklı mâni sallamaya dökmüşler ama Tahir'le kim dil yarıştırabilir, dereden tepeden bir iki mâni yuvarlamışlar ama sonunda hepsinin de dilleri tutulmuş. Zühre'nin mâni dizmekteki üstünlüğünü biliyorlarmış ama kimsenin ağzı varıp da ona da bir şey diyememişler. Düğündekilerin kaşından mı, gözünden mi bunu sezmiş olacak ki Zühre, başını Tahir'den yana çevirip.

"Sesime ses ver âşık baba!" demiş.

1 23

ALDI ZÜHREALDI TAHİRALDI ZÜHRE

Sevdiğim bir tanedir, Saraylarda bağ olur, Gül ektim eltin ettin,

Sedeftir, dürdanedir, Kara salkım ağ olur, Kaybettim elindekin

Daldım aşk deryasına, Hünkâr kızı sevenin, Ne düğün ne de bayram,

Çıkardım bir tanedir. Yüreğinde dağ olur. Bitmezsin gönlümdekin.

45 6

ALDI TAHİRALDI ZÜHRE ALDI TAHİR

Şu dağın taşına bak Karanfilim biterim, Kaynar kazan taşmaz mı,?

Kar yağmış kışına bak, Bir gönülde tüterim, Karanfiller açmaz mı,?

Ben sevdim eller aldı, Eller yârim dedikçe Dağ dağa kavuşmazsa

Teleğin işine bak. Ben boynumu bükerim. Hasretler kavuşmaz mı?

Zühre bu, mânilerin her birinde bir ima bulmuş, Öyle ya "Ben sevdim eller aldı." sözünde bir ima "Hünkâr kızı sevenin yüreğinde dağ olur." sözünde başka bir ima yok mu? Ve lakin Zühre, Tahir'in öldüğüne iyiden iyi inandığı için bu imalara bir mana verememiş. Ama "Dağ dağa kavuşmazsa da hasretler kavuşmaz mı?" sözünü duyunca başın kaldırıp da bakmış ki ne görsün, Tahir! Kaşıyla, gözüyle o, sazıyla, sözüyle o… Demek öldürmeyen Allah, öldürmüyor insanı; Mardin zindanlarına atılmazsa Şat Nehri'ne atılsın! Zühre öyle bir olmuş, öyle bir olmuş ki nasıl deyim, az daha düşeyazmış! Tez elden kendini toparlamaya çalışmış ya betine benzine bakanlar yorgunluğuna vererek dadısına kaş göz etmişler. O da koltuğuna girip odasına çıkarmış onu.

(Dadı, gece yarısı Tahir'i Zühre'nin odasına götürür. Düğün hamamı günü kaçmayı kararlaştırırlar. O gün gelince Tahir iki atla yol üzerinde bekler ama Karadiken olacakları yine sezip yine padişaha haber vermiştir. Tahir yakalanır. Padişah içinde Zühre geçmeyen bir türkü söylerse affedeceğini duyurur. Tahir Zühre'siz türkü söyleyemez. Padişah Tahir'i öldürtür, bunu duyan Zühre koşar gelir, Tahir'in üzerine kapanır, o da orada ölür.

Padişah ile karısı da inleye inleye ölür. Zenci köle Karadiken ise gizli gizli Zühre'ye âşıkmış, tüm kötülükleri onun için yaparmış. Tahir ile Zühre'yi yerde yatar görünce o da onların yanlarına düşüp ölür.)

Bu dünya bir bakıma Tahir ile Zühre binası! Karadiken gibi dikenler de eksik olmuyor bu âlemde… Bundandır ele güne ibret olsun diye bir toprağa gömmüşler bunları… Gel zaman, git zaman Zühre'nin mezarı üstünde bir ak gül bitmiş, Tahir'inkinde bir kırmızı gül… O gün bugün bu iki gül birbirine kavuşmak istiyormuş ama kara kölenin toprağında biten bir kara diken ayırıyormuş bunları. 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.